Su, İş birliği Aracı Olabilir mi?

Date: 23 May 2025

İklim değişikliğinin ve su kıtlığının derinleştiği bir dönemde, suyu çatışmanın değil dayanışmanın temeline yerleştirmek mümkün mü? Su politikaları uzmanı Dr. Tuğba Evrim Maden’e göre cevap evet.

Su politikaları uzmanı Dr. Tuğba Evrim Maden, uzun yıllardır su yönetimi, iklim değişikliği ve sınır aşan sular konularında çalışan deneyimli bir isim. Türkiye Su Enstitüsü’nde görev yapmış, Mavi Barış Girişimi kapsamında bölgesel iş birliklerinin geliştirilmesine öncülük etmiş bir uzman olarak, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde çevresel diplomasinin merkezinde yer alıyor. Ahmetcan Uzlaşık (REVOLVE) tarafından Dr. Tuğba Evrim Maden ile gerçekleştirilen bu röportajda iklim değişikliğiyle derinleşen su krizini, Türkiye’nin mevcut su durumu ve politikalarını, Orta Doğu’daki iş birliği olanaklarını ve Mavi Barış girişiminin geldiği noktayı Dr. Tuğba Evrim Maden’in kendisinden dinliyoruz.

Okullarda bize Türkiye’nin su zengini bir ülke olduğu öğretilmişti. Ama veriler bugün farklı bir tablo çiziyor. Gerçek durum nedir?

Falkenmark indeksine göre basit bir hesaplama ile ülkenin kullanılabilir su potansiyelini ülke nüfusuna bölüyoruz. Kişi başına düşen su miktarını bu hesaplama ile tespit edip çıkan rakama göre ülkenin su sıkıntısı seviyesini belirliyoruz. Bu hesapta nüfus başat değer arttıkça ortalama düşüyor. 2050 yılında 100 milyonu aşacak bir nüfusla Türkiye’de bu rakamın 1.120 metreküpe düşeceği öngörülüyor. Türkiye Falkenmark indeksine göre şu anda su sıkıntısı yaşayan bir ülkedir. Sadece Türkiye değil, Doğu Akdeniz’deki tüm ülkeler de benzer durumdadır. Bu yüzden suyu etkin ve verimli kullanmak, su kayıplarını azaltmak, tüm sektörlerde farkındalık yaratmak gerekiyor. Türkiye son 3 yıldır su verimliliğine odaklanan bir kampanya yürütüyor.

Chémery’de (Loir-et-Cher) mısır sulama Resim: Daniel Jollivet/Flickr

Su denilince genellikle kıtlığı evsel kullanımla ilişkilendiriyoruz ama artan su riskinin daha makro etkileri mevcut. Su kıtlığı toplumsal olarak başka ne gibi etkiler yaratıyor?

Dünya genelinde suyun %70’i tarımda kullanılıyor. Su kıtlığı doğrudan gıda güvenliği sorununa dönüşüyor. Tarım üretimi sekteye uğruyor. Sanayide de soğutma suyu olarak kullanılıyor. Hidroelektrik üretimimiz düşüyor. Türkiye fosil kaynaklar açısından zengin bir ülke değil. Bu durum da enerji güvenliğimizi etkiliyor. Su gıda, enerji ve ekosistem sürdürülebilirliği için kritik bir kaynak. Su sıkıntısı başladığında bu üç  ana sektörde ciddi sorunlar yaşanıyor.

İklim değişikliği Türkiye’de su stresini nasıl etkiliyor?

Türkiye, IPCC raporlarına göre iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek olan Akdeniz bölgesinde yer alıyor. Yapılan çalışmalara göre su potansiyelimiz %25 oranında azalabilir. Yağış ve kuraklık döngülerimiz değişti. Sulama periyotları yağış azlığı nedeniyle öne  çekiliyor. Örneğin İç Anadolu’da artık Ocak ayında sulama yapılıyor. Çünkü  o dönemde kuru tarım yapılabilmesi için gerekli olan yağış gerçekleşmiyor. 2020-2023 yılları kurak geçti ve 2025 için de aynı endişeleri taşıyoruz.

Bu noktada uluslararası iş birliği ne kadar gerekli? Türkiye bu tabloda nerede duruyor?

İklim değişikliği sınır aşan bir sorun. Bir ülkeyi hedef almıyor, tüm bölgeyi etkiliyor. Bu yüzden iş birliği artık bir zorunluluk. Ne yazık ki COP toplantılarında su yeterince gündeme alınmıyor. Genellikle iş birliği niyeti belirtiliyor ama su kaynaklarının uyum ve veya azaltım faaliyetlerini desteklemeye yönelik finansman yeterince sağlanmıyor. Taraflar Konferansında finansman özellikle çok önemli bir gündem. Aslında BM yetkilileri iklim krizini bir su krizi olarak tanımlıyor.  Bu yüzden suya daha fazla finansman ayrılması gerekiyor.

Halabiye. Alacakaranlıkta Fırat Nehri. Resim: Hovic/Flickr

Orta Doğu’daki su krizini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Orta Doğu halihazırda su stresi yaşayan bir bölge. İklim değişikliğiyle bu daha da artıyor. Ayrıca çatışmalar nedeniyle su altyapısı da zarar görmüş durumda. Varolan suya erişimde de sorunlar yaşanıyor. Bu durum ülkeler arası ilişkileri etkiliyor zira kıt ve hayati bir kaynaktan bahsediyoruz. Tatlı su kaynaklarının %1’ine sahip olan bir bölge, ama dünya nüfusunun %6’sı burada yaşıyor. Bu dengesizlik ciddi bir sorun yaratıyor.

Mavi Barış Girişimi nedir ve Türkiye bu süreçte nasıl bir rol oynuyor?

Mavi Barış, adından da anlaşılacağı üzere, suyu bir çatışma aracı olarak değil iş birliği aracı olarak ele alan bir girişim.

Mavi Barış Girişimi 2009’da İsviçre ve İsveç’in desteğiyle kuruldu. Türkiye, Irak, Lübnan ve Ürdün resmi üye; Suriye ve İran gözlemci konumundalar. 2018’den sonra bölge ülkeleri süreci sahiplenmeye başladı. 2019-2022 arasında üye ülkelerin oylarıyla Türkiye Su Enstitüsü koordinasyon ofisi olarak görev yaptı. Ben de bu dönemde Koordinasyon Ofisi Başkanlığı’nı yürütüyordum.  Orta Doğu’da Mavi Barış’ın şöyle bir önemi var, muadilleri arasında en istikrarlı ve uzun süredir devam eden girişim.

Daha önce belirttiğim üzere dünyada su kaynaklarının ortalama yüzde 70’i tarımda kullanılırken bu oran Orta Doğu’da bu oran yüzde 90’lara kadar çıkabiliyor. Bu yüzden ilk projemiz 2018 yılında tarımda su verimliliği üzerineydi.

Ayrıca girişim kapsamında yine eğitimler düzenledik ve raporlar hazırladık. Aynı zamanda kapasite geliştirme programları da gerçekleştirdik. Arıtılmış atık suyun yeniden kullanımı, sulak alan restorasyonu gibi projelerimiz sürüyor. Her üye ülkeden gençlerin katıldığı genç su temsilcileri programımız da var.

Su tarihsel olarak bölgede bir çatışma aracıydı, gerçekten de bir iş birliği aracı olabilir mi?

Burada politik niyetler çok önemli. Şu anda her ülke su kaynaklı sorunları birebir yaşamakta ve artık iş birliğinin ve kazan-kazan ilkesinin öneminin de farkında.

Medyada da çatışma değil, iş birliği dilini öne çıkarmaya çalışıyoruz. Genç gazetecilerle bu konuda çalışmalar yürütüyoruz. Doğru bilgiye ulaşmak çok önemli. Su savaşları gibi söylemler ilgi çekici ama gerçekçi değil. Ben sadece masa başında değil, sahada da çalışıyorum ve bölgenin gerçeklerini yakından görüyorum. Gerçekçi ama aynı zamanda umutlu da olmak zorundayız.

Bu tarz girişimler resmi bağlayıcı olmadığı için üyeler arasında iletişim daha samimi sağlanıyor ve  ön yargı da ortadan kaldırabiliyor. Biz 2009’dan beri aynı kişilerle çalışıyoruz, birbirimizi tanımak güven oluşmasını sağlıyor.

Mavi Barış girişiminin önündeki temel engeller nelerdir?

Finansman en büyük sorunlardan biri. Daha önce belirttiğim gibi İsviçre’nin desteği mevcut ama uzun vadede kendi kendine yeten bir yapıya dönüşmesi gerekiyor. Ortak projelerle bu destekleri çeşitlendirmeye çalışıyoruz. Görünürlük ve somut adımlar burada kritik rol oynuyor.

Türkiye bu süreçte nasıl bir vizyon izliyor?

Türkiye suyu hiçbir zaman bir çatışma konusu olarak görmüyor. İran, Irak, Suriye ile sınıraşan su kaynaklarımız var. Ortak kültür ve tarih de bunu destekliyor. Türkiye suyu bir kalkınma aracı olarak görüyor. Ayrıca yalnızca Orta Doğu ile değil, Türkiye’nin birçok komşusuyla sınır aşan su kaynağı bulunmakta. Bu vizyonla hem Doğu’da hem Batı’da tüm komşularımızla iş birliği içinde çalışmaya gayret gösteriyoruz.

Share On
Privacy Overview

This website uses cookies so that we can provide you with the best user experience possible. Cookie information is stored in your browser and performs functions such as recognising you when you return to our website and helping our team to understand which sections of the website you find most interesting and useful.

Functionality cookies

Functionality cookies should be enabled at all times so that we can save your preferences for cookie settings.

Analytics Cookies

This website uses additional cookies for our self-hosted visitor analytics solution (Matomo) in order for it to string page visits together into a sessions, and know whether a visitor is a first-time or return visitor.